Ol deyince olduran gönüllerimizi iman nuru ile dolduran yüce Allah'ın doksan dokuz adıyla ; Bismillahirrahmanirrahim

" Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum " diyerek Kuvây-i Milliye ruhunun vücut bulmuş hâli olan kahraman Gaziantepli'ler öz Türk yurdu olan Antebi yaklaşık 10 ay düşman işgaline karşı savunmuşlardır.

1914 yılından başlayıp 1918 yılına kadar devam eden 1. Dünya Savaşı'na Osmanlıda dahil olmuş ve sonuçları devlet ve Türk milleti için can yakıcı olmuştur . 30 Ekim 1918 yılında imzalanan Mondros Ateşkes antlaşması ile ülkenin kapıları resmen İtilaf Devletlerine açılmış idi . İngilizler , Yunanlılar , İtalyanlar ve özellikle Antep halkının canını çok yakan Fransızlar ve Ermeniler Osmanlı Devleti'ni işgal etmişlerdir . 15 Ocak 1919' da Antep, İngilizler tarafından işgale uğramış eziyetlere ve kan dökmeye ilk günden başlamışlardı . Yaklaşık 9 ay İngiliz işgali altında kalan Antep , Fransız ve İngilizlerin antlaşması üzerine Fransızlara teslim edilmiştir . İngilizlerin Antebi bırakmaları'nın tek sebebi Musul da bulunan petrolü kontrol altına almak istemesiydi .

5 Kasım 1919'da Fransızlar ve Ermeniler Antebi işgal etmeye başlamışlardı. Fransızlar antep işgalinin ilk gününde devlet dairelerine Türk bayrağını indirme talimatı verdiler indirilmeyen yerlerde ise silah zoru ile kendiler indirmeye başlamışlardı . Antep'te Türk bayrağı çekme yasağı getirmişlerdi. Fransızların Akyol karakolunda ki Türk bayrağını indirmeleri üzerine Antep halkının sabrı taşmış , Türklük damarları hiddetlenmiş ve bu saatten sonra kimseyi dinlemez olmuşlardı . Tüm kahraman Antep halkının dilinde " Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum" diyerek sokaklara inmişler Fransızların yaptıkları bu kahpelikleri protesto etmişlerdi . Bu baskılara ve Antep halkının direnişi destekleyen 13. Kolordu Komutanı Miralay Ahmet Cevdet Bey 'de protesto mektupları yollamış , Antep halkının yalnız olmadığını hissettirmiştir.

1919'da yapılan Sivas Kongresinde Antep temsilcisi Kara Vasıf Bey olmuştur . Burada cemiyetler birleşerek Antep'te de "Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Antep Şubesi" açılmıştı. Kısa sürede tüm Antep halkı bu cemiyete akın ederek üye olmuş direnişi desteklemişlerdi. Resmen bir grup Türk evladı tüm varlığı ile koskoca zalim Fransızlara meydan okuyorlardı. Bu esnada Pazarcık'dan gelen Kılıç Ali Beyde Antep Kuvâ-yi Milliye desteklerine yardımcı olarak mücadeleye girişmiştir.

Şehit Kamil Olayı

Kamil 14 yaşında küçük bir çocuk idi . Annesi ile dedesinin evinden gelirken çarşı meydanın da annesi ile 3 Fransız askeri ile karşı karşıya gelmişlerdi. Kamil annesi Hatice hanım oğlunu yanına çekmiş onların yanından hemen uzaklaşmak istiyordu . Fransız askerlerinin niyeti kötüydü ; gözleri kızarmış bir köpek gibi Hatice bakıyorlardı ve sırtlan misali Hatice ve küçük Kamilin etrafını sardılar. O iğrenç elleri Hatice'nin peçesine uzanınca Hatice bağırıp direnmeye çalıştı. O esnada kamil eline bir taş alarak annesini, namusunu korumak için Fransız askerlerinin üzerine atıldı ve Fransız askerleri hiç acımadan kamili orada süngüleyrek şehit etmişlerdi. Olayın farkına varan esnaf ve halk hemen olayın olduğu yere geldiler. Fransız askeri korkudan bir ekmek fırınına saklandılar , kapıları kilitleyip bir otomatik tüfeği halka çevirmişlerdi. Halk çok sinirli ve Kamilin intikamını almak için tek yürek olmuşlardı. Ellerinde bulunan eşyalar ile kapıya vuruyorlar kapıyı kırmak için çalışıyorlardı. Olay yerine Komiser Hakkı Bey ve Jandarma Komutanı Çopur Bey gelmişti . Halkı sakinleştirip yolladılar ve intikamı biz alacağız diye yemin etmişlerdi. Şehit Kamil'in cenaze törenin de büyük bir kalabalık toplanmış , Fransızlara göz dağı verilmişti. Fransız Albay Saint Marie Kamilin ailesi ile görüşmüş baş sağlığı dilemiştir. Kamilin babası Ökkeş beye 200 altın teklifinde bulunmuş sözde aileye destek olmak istemiştir. Ökkeş bey ise albaya "Kana kan cana can isterim . Benim evladımın kanı ve canı satılık değildir. " diyerek iğrenç tekliflerini reddetmiştir.

Albayın tek amacı şehir içinde bir kargaşa ve savaşın olmamasıydı. Çünkü hala Fransızlar savaşa hazır duruma gelememişlerdi. Antep Merkezi heyeti Ökkeş beyin bu asil davranışını tebrik ederek kendisine şehit babası diyerek maaş bağlamışlardır.

" Heyhat ki birdenbire, bir süngü parlamıştı,

O köpek soylu düşman, kadına hırlamıştı.

Her halinden belliydi "yüzünü aç" diyordu,

Vahşi bir ihtirasla sevinip gülüyordu.

Küçük Kâmil ağlayıp bir âh etti derinden,

Bir taş kucaklayarak fırlatmıştı yerinden.

Bütün iman gücüyle ileriye atmıştı

Fakat düşman süngüsü sağ yanına batmıştı "

Mehmet Sait Bey " Şahinbey "

Şahinbey, gerçek adı Mehmet Said olan, Trablusgarp savaşına gönüllü olarak savaşmış , Balkan Savaşı'nda bulunmuş , I. Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşı'nda önemli roller oynamış bir Türk subayıdır. 1877 yılında Gaziantep'in Bostancı Mahallesi'nde doğdu.

Kendisine verilen vazifeleri bitiren Said Bey İstanbula giderek vazife istemiştir. Harbiye Nezareti Said beye Nizip askeri şube başkanlığına tayin etmiştir. İvedi bir şekilde nizibe gelen Said bey Antep Heyet-i Merkezine giderek görev istemiştir ve burada kendisine Kilis - Antep yolunu tutma vazifesi verilmiştir. Derhal burada çalışmalara başlayan Said bey köyleri dolaşarak kendisine asker bulmuş Kilis - Antep yolu üzerinde üç kritik noktayı tespit ederek buralarda kapm kurmuştur. Fransızlar Antebe girecekleri vakit ilk buradan Kilis - Antep yolundan geçeceklerdi bu sebepten ötürü Said Bey ( Şahin Ağa ) gerilla taktiği yaparak küçük gruplar halinde Fransızlara saldırıyor yıldırma politikası uyguluyordu. Büyük bir Fransız Birliğinin geldiğini haber alan Said Bey ( Şahin Ağa) derhal çevre yerleşim yerlerinden asker istemiş , tüm hazırlıklarını yapmış düşman kuvvetlerini beklemeye koyulmuştur. Antepten gelen telgraflara şu cevabı vermekte idi   "Müsterih olunuz, düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez."

Fransızlar cennet vatanın en güzel beldesini bir türlü tam olarak işgal edemiyor Şanlı Antepliler canla başla bu beldeyi müdafaa ediyorlardı. Fransızların tek ümidi Kilis üzerinden gelecek destek kuvvetleri idi. Fakat burada unuttukları birşey oldu Antebin Şahin Ağası burayı tutmuş düşmana aman vermiyordu. Gelen Fransız askerlerini bir grup serdengeçti ile püskürten Şahin Ağa İşgal kuvvetleri komutanına derhal bir zafer mektubu yazmıştır.

"Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şüheda kanı karışıktır... Din için, namus için, hürrüyet için ölüme atılmak; bize, ağustos ayı  sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Bir gün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza."

Bu durum üzerine şaşkın ve sinirli olan Fransızlar daha büyük bir kuvvet ile Şahin Ağa'nın üzerine gelmişlerdir. Albay Andrea komutasında olan Fransız kuvvetleri sekizbin piyade ve ikiyüz süvariden oluşmaktadır. Ayrıca, bu Fransız birliğinde, 1 batarya topu, 16 ağır makinalı tüfek, çok miktarda otomotik tüfek ve 4 tank da vardır.

Şahin Ağa bu kâfirleri sadece yanında kalan 100 fedai ile karşılamıştır. 4 gün boyunca mücadele eden Şahin Ağa ve fedaileri birer birer vatan toprağına serilmişti Şahin Bey' de tüfeğinde ki son kurşunu sıktıktan sonra yumruklarını sıkarak Fransızların karşısına dikilmişti. Bu kahraman Türk evladı dillere destan olmuş Şahin Ağa diyince herkesin aklına şu mısralar gelmiştir.

Ben Antepliyim Şahinim Ağam

Mavzer omzuma yük,

Ben yumruklarımla dövüşeceğim

Yumruklarım memleket kadar büyük

Silahsız bir şekilde bir tabur Fransız askerinin karşısına çıkan Şahin bey korkusuz bir şekilde bozkurt gibi onlara bakıyordu. Silahsız Şahin Beyin yanına yaklaşmaya korkan Fransızlar uzaktan ateş ederek Şahin beyi şehit etmişlerdir. Şahin bey şehit olduktan sonra yanına gelen soysuzlar süngüler ile Şahin Ağa'nın vücudunu parçalamıştır. Koca Şahin Ağa 28 Mart 1920' de Antep için şehit olmuştur. Gelen Fransız kuvvetleri ile Fransa Antebi işgallerini güçlendirmişlerdir.

Şahin Beyi şehit ettikten sonra Antebe ilerleyen Fransızlar ,Şahin Bey ve arkadaşlarına yiyecek yardımı götüren masum 14 çocuğu da  bir değirmen önünde canice toplu şekilde katletmişlerdir.

"Şahin'i sorarsan otuz yaşında,

Süngüyle delindi köprü başında.

Çeteler toplanmış ağlar başında,

Uyan Şahin uyan,gör neler oldu.

Sevgili Ayıntap'a Fransız doldu."

Antep halkı tek başına 11 aya yakın bir süre Fransızlar ve Ermeniler ile tek başlarına mücadele etmişlerdir. Bozuk tüfeklerini kendi imkanlarıyla tamir etmiş, kendi kurşunlarını yapmış ve ekmek yapmaya buğday kalmayınca günlerce sadece su içerek savaşmaya devam etmişlerdir. Şehirde sadece yaşlılar ve çocuklar kalmış geri kalan herkes kadınlar da dahil olmak üzere cephede şehri savunmaya koşmuşlardı. 11 ayın sonunda ne atacakları kurşun nede içecekleri su kalmıştı. Bu süre zarfınca Antep halkı 6317 şehit vermiştir. En sonunda Fransızlar antebe girmişlerdir. Antebe girdikleri andan itibaren Antep halkı ilk yaptıkları gibi protestolar yaparak işgal kuvvetlerine teslim olmayı kabul etmemişlerdir.

Batı cephesinde Sakarya Meydan Muharebesini kazanmamızın ardından Fransa ve Ankara Hükümetinin yaptığı "Ankara Antlaşması" ile Fransızlar; Adana ve çevresini kan dökülmeden Türklere geri teslim etmişlerdir.

Bu büyük direniş, düşmanın bile saygı duyduğu , şehit bedeninden korktuğu yiğitlerin memleketi olan Antep; abdestsiz , cani insanlardan kurtulmuştu. Çok canı yandı Antebin, çok canını yitirdi, sayısız gazi verdi. Ve bu eşsiz mücadelesi ile Sarı Başbuğu bile kendilerine hayran bıraktılar . Gazi Musfa Kemal'in ağzından antepliler için şu cümleler dökülmüştür.

"Ben nasıl Anteplilerin gözlerinden öpmeyeyim, Antepliler yalnız Antep'i değil, Anadolu'yu da kurtardılar. Millî Müdafaa'da öncü oldular”

Antebe yaptığı bu büyük kahramanlığın ödülü olarak 8 Şubat 1921'de "Gazi" unvanını verilerek Gaziler diyarı , Gazilerin Övüncü " GAZİANTEP "

Olmuştur.

" Tanrı Türk'e Yar Olsun, Türkün Özü Var Olsun "