Hafızayı beşer nisyan ile maluldür denir. Bir kişinin geçmişini unutması kendi yaşamını alakadar eden bir mesele olsa da unutmanın toplumsal bir alışkanlık haline dönüştüğü coğrafyalarda olağan hale gelen sorunlar çözümsüzlüğü bir çözüm olarak görür ve milli heyecanı tüketen bir canavara dönüşür.

Bugünün Türkiye’sinin makûs bir talihçesine dillendirilen sorunları, esasında asırlardır yurdumuzda milletimize reva görülen yaklaşımın yansımalarıdır. Millete reva görülen yaklaşıma değinmeden önce milletin kısaca tarifini ortaya koymak gerekirse en sade şekilde; milletler ortak bir dil ve tarih hafızanın oluşturduğu hüzün ve sevinçte müşterek hisler paylaşan, geçmişten geleceğe birlikte yaşama arzusu taşıyan, yaşadığı coğrafyaya hâkimiyet kurmuş kültür sahibi cemiyetin adıdır.

Türk milletinin idareciler değişse de asırlardır değişmeyen üç temel sorunu vardır bunlar sırasıyla; güvenlik, ekonomi ve eğitimdir. Bir önceki devletimiz olan Osmanlı'nın çözülme yıllarından bu zamana geçen sürede çözülememiş kalıtsal sorunlar hem birbiriyle bağlantılı hem de çözümsüzlükten beslenilen idare sahibi zihinlerin çözüm geliştirme noktasında çaresiz kaldığı aşikâr meselelerimizdir.

Refah toplumu olmak için güvenlik, güvenliğin sağlanması için güçlü bir ekonomi, işler bir ekonominin tesis edilmesi için çağın gerçeklerini kavramış eğitimli ve donanımlı kadrolara ihtiyaç vardır. İşte bu sorunlar sarmalında doğru zemin üzerine oturtulmuş bir çözüm olmadığı sürece alınan tedbirlerin tümü sorunları daha  da kör düğüm haline getirmekte ve toplumun vatanına bağlılığını gün geçtikçe azaltmaktadır. Aç sofunun dervişliği yardımdır deyişiyle fakir olan toplumun vatanseverliği sınanmaya muhtaç, demografik ve kültürel konularda iç sorunlar yaşayan memleketin kurumlarının dirayeti göreceli, öz farkındalığını yaşamamış milli bir ülkü için yaşama sırrına erememiş bir milletin milli birlik ve bu birlikten doğan hareket gücü ise verimsizdir.Uzun uzun yazmakla tükenmeyecek kalıtsal milli meselemizin çözümü tarih hafızamızda, kültür belleğimizde yatmaktadır. Hafızalarımızı çok zorlamadan geçmişten örneklemelerle yapılması gerekenler açıktır.

Whatsapp Image 2024 04 07 At 13.06.18

Türk milletinin bölünmez bütünlüğüne kasteden taşeron terör yapıları bugün siyasi sınırlarımız dışında kalmış olsa da milli sınırlarımız içeresinde Türklüğe sistematik saldırılar düzenlemektedir. Suriye ve Irak ekseninde terör kuluçka merkezi haline gelmiş bölgeler esasında tarihi ve kültürel mirasımızın kutlu beldeleridir. Halep'ten başlayıp Musul ve Kerkük dolaylarına uzanan bereketli hilal Türkmen diye bildiğimiz Irak ve Suriye'de kalmış soydaşlarımızın vatan topraklarıdır. Türkiye'nin yapması gereken bölgede sistemli bir şekilde demografik işgale sebep olup oradaki nüfus kitlesini ülkemize sürükleyen küresel terörün aparatlarına dur demektir. Ülkemizin demografik güvenliği ve toplumsal huzuru için tüm güvenlik kaygılarını giderilmesi amacıyla Türk milleti odağını ve milli arzusunu bu bölgelere çevirmeli Suriye ve Irak'ta Türk kimliğinin temsilcisi olan Türkmenler için Türk kuşağı çalışmasına başlanmalıdır.

Milli imkânlarımız bölgede kurulmak istenen çok sahipli küresel terör devletinin terör faaliyetlerini engellemeye elverişlidir. Küresel düşünce Türkiye'nin gelecek yıllarının sallantılı olması maksadıyla bir terör kuşağı oluşturmak istemektedir. Terörün devlet haline dönüşmesini beklemek beyhude ve gafilce bir aciziyettir. Tarihte ecdadımızın çözüm yöntemleri açıktır hangi iş ki bize uygun gelir düşmanın üzerimize gelmesini beklemeden tehdidin üzerine varmak elzemdir. Suriye ve Irak'ın kuzeyini kapsayan Türkmen kuşağında Türkiye'nin milli güvenliğini sağlayacak Büyük Türkmeneli çatısının oluşturulması sınırlarımızda soydaşlarımızdan teşkil güçlü bir etki alanı oluşmasına sebep olacaktır. Ülkemizde büyük güvenlik riskleri barındıran demografik çözümsüzlük sorun olmaktan çıkıp bölge insanının kendi coğrafyasına geri dönmesiyle bir ticaretin oluşmasına sebep olacak, Türkiye ile geliştirilmiş sosyal, kültürel ve insani ilişkiler kendiliğinden samut kazanımlara bu sayede dönüşecektir. Ayrıca Türkiye'nin tesis ettiği bu güvenli ortamda işlenen doğal kaynaklar ekonomiye ciddi katkılar sunacaktır. Terör örgütünün kontrolündeki petrol ve maden sahaları, santraller ve su kaynakları bölge insanının kontrolüne geçecek Türkiye bu zenginlikler sayesinde ekonomik anlamda ciddi kazanımlar elde edecektir. Tarıma elverişli sahaların yeniden işlenmesi gıda sıkıntısı yaşanan günümüzde bir nebze de olsa üretime fayda sağlayacaktır. Terörden arındırılmış bölge güvenlikli olduğu için uluslararası ticaret yolları ve enerji hatları yeniden hayat bulacak Türkiye güçlü ulaşım ve haberleşme altyapısı sayesinde Akdeniz'den Basra havzasına, Avrupa'dan Asya pazarına ürün ikmali ve temininde öncelikli konumunu garanti altına alacaktır. Güçlenen ekonomi güvenlikli bir iklimde refaha dönüşecek refahın sağlamış olduğu ortamda çeşitli alanlarda eğitim ve öğretim kültürünün olgunlaşması sağlanacaktır. Saymakla bitiremeyeceğimiz milli menfaatlerimiz Misakı Milli yemininde saklıdır. Türklüğü 11 haneli vatandaşlık numarası, Türkiye'nin sınırlarını Edirne'den Kars'a kadar gören zihin sığ ve sorunları peşinen kabullenmiş çözümsüzlüğünü kader olarak gören zihniyettir. İnsanlığı öğüten küresel değirmende öğütülmeye razı bir millet istikbalde kütlesel bütünlüğünü, birlik ruhunu koruyamaz.

Whatsapp Image 2024 04 07 At 13.07.34

Geçmişte var olduğumuz gibi gelecekte de var olmak istiyorsak büyümek büyürken de Türklüğün menfaatlerini gözetmek zorundayız. Coğrafyamızda yaşanan gelişmeler bu tarihi fırsatı açıkça bizlere sunmaktadır. İsrail'de süren çatışma, İran'da oluşan sıkışmışlık bölgede sorunlar yumağı oluşturan vekil güçleriyle kandan beslenen aktörleri çıkmaza sürüklemiştir. Sözün özü tarih coğrafyaya dar gelmekte, Türk kültürü kök saldığı havzada açık davet çıkarmaktadır.

Bizlere düşen görev hafızamızı tazeleyip bir asır önce yarım kalan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından insanlığa duyurulan ahdi milliyi tamam etme vaktidir. Misakı milli Türklüğün doğal sınırları, Türk milletinin milli kültür havzasıdır. Sadece Irak ve Suriye kuzeyinden verdiğimiz bu örneklerin dahi hayata geçirilmesi durumunda bölgede her gün saldırıya maruz kalan Türkleri rahata erdirecek, nüfusu hareketlendirecek uzun yıllardır devam eden iç savaştan dolayı ülkemizde yaşanan insanların vatanlarına dönmesini sağlayacaktır.

Bu milli ülkü bize tamamlanması için miras bırakılmış kutsal bir vazifedir. Tembellik ederek bizden sonrakilere tamamlamamız gereken milli ödevleri bırakmak bugün çözülemeyen kalıtsal sorunları da bırakmaktır. Kimse evladına borç bırakmak istemez bereketli bir miras bırakmak ister. İşte bizlerin yani bugünün Türk milletinin gelecek nesillere bırakacağı kutlu miras misakı millinin tamamlanmasıdır. Atatürk'ün kutlu bir sözüyle bahsi bağlamak gerekirse; “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır” öğüdünden yola çıkarak Misakı Milli sınırları içerisinde vatan bir bütündür bölünemez. Bölünmez olarak gördüğümüz kutsal vatan toprağının siyasi sınırlarımız dışında kalmış parçalarıyla birleştirilmesi için esaret altındaki beldelerimizin kurtarılması politik gerçeğimiz ve milli hedefimiz olmalıdır.