“Kalemle yazmayı öğreten Kadir ve Kerim olan Allah’ın adıyla...”

Yüce Türk milletinin namusuna, izzetine ve haysiyetine tasallut olmuş zalim işgal güçlerine karşı kıyam ederken bu kutlu mücadeleyi baltalamak isteyen bir de bu işgalci güçlere hizmet eden, dirsek temasında bulunan, bir namusa ortak oldukları hürriyetin güneşi için vuruşmak dururken esaret zincirlerini kabul eden teslimiyetçiler, şahsi menfaatleri için toplumlarının selametini satanlar durmadılar. Bir millet top yekûn dış güçlerine karşı haklarını savunurlarken bir de komşu bildikleri, dost bildikleri, kanaat önderi bildikleri hainler tarafından arkalarından vuruldular. Dış cephe üstüne bir de iç cephe eklendi  Türk’ün istiklal mücadelesine. 

Peki kimdir bu arkadan vuranlar? 

Ermeni İntikam Alayı İsyanı:

Doğu illerinde katliamlara imza atan ve doğu illeriyle yetinmeyip Fransızların  desteğiyle 10 Temmuz 1920’de Adana’ya gelen Ermeni İntikam Alayı Çukurova bölgesinde de zulümlerine ve baskılarına devam ettiler ve sonucunda güney cephesi komutanı Albay Kılıç Ali Bey tarafından bastırıldı. 

Pontus Rum İsyanı:

Milli Mücadele döneminde Batum’dan İnebolu’ya kadar bağımsız bir Pontus Rum Devleti kurmak  amacıyla çıkarılan ayaklanmadır. Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, Erzincan, Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane illerimizde faaliyet göstermişlerdir. I. Dünya Savaşı sonrası Rus ordularının bıraktığı silahları ve Yunanlardan ve İngilizlerden gelen maddi ve silah yardımlarını da kuşanan ayrılıkçı çeteciler Kuzey Anadolu’da büyük katliamlar ve zulümlere imza attılar. Yunanistan’dan gelen gönüllü birliklerle sayıları 25.000e ulaşan Rum çetecileri, Topal Osman ve silah arkadaşlarıyla yaptıkları çarpışmaları sonucunda bozguna uğradılar ve isyan bastırılmış oldu. Topal Osman ve arkadaşları bu çarpışmalarda  2.500 tüfek, 1.200.000 mermi ele geçirdi, 11.188 çeteci öldürüldü. 1923’de Rumların Anadolu’dan çıkarılmasıyla Pontus tehdidi ortadan kaldırıldı. 

Milli Aşireti İsyanı:

Güneydoğu’da Fransız, İngiliz ve Ermenilerin baskılarıyla ve çevre Kürt aşiretlerinin de kışkırtmasıyla işgalci güçlerin desteğiyle Milli Aşireti ayaklanmıştır. Aşiret liderleri Fransız ve İngilizlerle temasa geçerek Siirt’ten Tunceli’ye kadar  idaresini almak için harekete geçmişlerdir. Ayaklanmanın bastırılması için 13.Kolordu görevlendirilmiştir. 18 Haziran 1920’de isyancılara  çarpışmalar başlamış, Viranşehir’e kadar saldıracak güce kavuşan isyancılara nasihat heyetleri gönderilmiş isyandan vazgeçilmesi istenmiştir. Teslim olacağını bildiren aşiret liderleri askeri birliklerin ihmalkarlığına sebep olmuş, çevre de dağınık bulunan isyancı birliklerinin saldırısı sonucu Viranşehir isyancıların eline geçmiştir. Devlet taraftarı olan Karakeçili Aşiretinin mensuplarını katlettikleri gibi asker ve subayların mallarını da yağma etmişlerdir. İsyanı bastırmak için görevlendirilen 13.Kolordunun 5.Tümeni ve vatansever aşiretler ile isyancıları bozguna uğratıp güneye sürmüşlerdir.  

Koçgiri İsyanı:

Şubat 1921’de Sivas’ın doğusunda bulunan ve çoğunluğu militan olan Koçgiri bölgesinde  başlayan bir Kürt ayaklanmasıdır.  Aşiret liderlerinin Kürdistan Teali Cemiyeti ile yakın ilişkisi vardır. Baytar Nuri 1920 başlarında aşiret reisleriyle görüşerek Sevr antlaşmasının uygulanmasını ve Tunceli, Diyarbakır, Van, Bitlis, Elazığ, Koçgiri bölgesinde bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını kararlaştırmışlardır. İsyan, Koçgiri’li Alişir ve 306 isyancının Temmuz ayında bir karakolu basmalarıyla başlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ise Sakallı Nurettin Paşa’nın Merkez  Ordusu’nun emrinde Topal Osman Ağa’nın bizzat komutasında 42. ve 47. Giresun alaylarını isyanı bastırmakla görevlendirmiştir. 17 Haziran’da ise isyancıların elebaşlarından Alişan ve 32 asi ileri gelen ile 500 asi teslim olmuştur.  İsyan, Haziran 1920’de tamamen bastırılmıştır. 

Dersim İsyanı:

Dersim İsyanı, şimdi ki adı Tunceli olan dersim bölgesinde 1937-1938 yıllarında Türk hükümetiyle bazı dersim aşiretleri arasında bölgenin hakimiyeti ile ilgili çıkan anlaşmazlıklardır. Dersim bölgesinin ileri gelen aşiretlerinin yeni devleti tanımaması kendi feodal yönetimlerini devam ettirmek için Türk hükümetine isyan etmişlerdir. Tunceli, Erzincan, Elâzığ, Sivas, Malatya ve Bingöl illerindeki aşiretlerin isyanı sonucu Şanlı Türk Ordusu tarafından Dersim harekâtı düzenlenmiştir. Harekât neticesinde sayılar hakkında birçok iddia bulunsa da yaygın kanı olarak 11.683 isyan destekçisi göçe tabi tutularak 1.401 asi öldürülmüştür. 

Şeyh Said İsyanı:

İsyan, Şeyh Said’in Genç vilayetinin kazası olan Darahini’yi basarak Vali’yi ve diğer yetkilileri esir almasıyla başlamıştır. Ayaklanmasına İslam’ı kılıf olarak kullanmaya çalışmış insanları din uğruna savaşmaya davet etmiş ve  “İslam uğruna savaşanların lideri” yazan bir mühürle kendisini sözde cihadın lideri ilan etmiştir.  Her ne kadar İslam’ı kullanarak, istismar ederek yanına yandaş toplamaya çalışsa da din kisvesi düşmüş ve isyan İngiliz destekli Kürtçü ayrılıkçı bir isyan olduğu ortaya çıkmıştır. 21 Şubat’ta Fethi Okyar’ın başında olduğu Türk hükümeti Doğu illerinde sıkıyönetim ilan etti. 23 Şubat’ta isyancıların üzerine gönderilen kuvvetler Şeyh Said karşısında tutunamayıp Diyarbakır’a çekilmek zorunda kaldılar. Ertesi gün Elazığ’a giren isyancı birlikler  birkaç gün boyunca şehri yağmaladılar. Mart başında Şeyh Said’in emrindeki yaklaşık 10.000 kişilik bir grup Diyarbakır’ı kuşatma altına aldılar lakin Mürsel Paşa komutasında ki garnizon bütün saldırıları geri püskürtmeyi başarıyorlardı. Fakat bir gece şehirde ki isyan destekçi sakinlerinin şehre almalarıyla şehre giren isyancı grup 7-8 Mart’ta girilen çarpışmalarda bozguna uğradılar ve Diyarbakır’ın düşmeyeceğini anlayan asi elebaşı kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı. İsmet İnönü’nün başkanlığında kurulan yeni Türk Hükümete Takrir-i Sükûn kanunu ile verilen olağanüstü hâl haklarıyla isyanla ilgili yayınlara yasaklar konulmaya başlandı ve Ankara ve Diyarbakır’da İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Mart’ın sonlarında ise geniş çaplı bir hareketle isyan birlikleri bozguna uğratıldı ve birlikler kaçmak zorunda kaldı. İsyanın ileri gelenlerinden Şeyh Şerif ve yanındaki diğer ayrılıkçı aşiret reisleri Palu’da, elebaşları Şeyh Said ise Varto yakınlarında Carpuh köprüsünde  bacanağı Binbaşı Kasım Ataç’ın tertibi ile 15 Nisan 1925’de ele geçirildi.  5 Mayıs 1925’te Diyarbakır’a getirildi ve 21 Mayıs 1925’te ilk ifadesi alındı. O süreç de isyanı destekleyen eski Şura’yı Devlet reislerinden Seyit Abdülkadir ve 12 arkadaşı da tutuklanarak İstanbul’dan Diyarbakır’a getirildiler ve yargılama sonucunda 27 Mayıs 1925 günü Seyit Abdülkadir ve 5 arkadaşı idam edildiler. Şeyh Said ise 29 Haziran 1925’te asılarak idam edildi. Sözde İslam adına çıkardığı ayaklanma ise Musul ve Kerkük’ü kaybetmemize sebep oldu ve o bölgede ki din kardeşlerimiz yıllar sürecek bir manda-himaye ve sonrasında da istikrarsızlık ve huzursuzluk içinde kalacakları dönemlere mahkûm kaldılar.