İnsan olarak nereden geldik nereye gidiyoruz? İnsan bu dünyada mı yaratıldı? İnsan galaktik mi yani söylendiği gibi yıldız tohumumu? Acaba insan ölümsüz olabilir mi?

Bütün felsefeciler ve hekimler (Lokman Hekim) ve Sümerlerin Gılgamış Destanında Gılgamış ölümsüzlüğü ararlar. Mitolojik destanlarda Tanrıları insanlardan ayıran yegane fark tanrıların ölümsüz olması ve insanın ölümlü olarak yaratılmasıdır.

Peki, Tanrılar neden ölümsüz ve insan ölümlüdür?

Acaba destanlarda anlatılan tanrılar  dünya dışı soydan  ve bu dünyadan olmadıkları için dünyanın kurallarının dışında kurallara tabi olabilirler mi? Yani dünyada var olmak için değilde sadece bir süre için gelip giden dünya dışı kozmik yaratımlar olabilir mi?

Aslında insan da ilk yaratılışta dünya dışı olarak yaratılmıştır. Kutsal kitaplarda, insanın Cennet denilen bir yerde yaratılıp, dünyaya indirildiği ve belirli bir süre için dünyada kalmaları için gönderildiği yazar.

Kutsal kitaplarda Adem ile Havva yasak meyveyi yedikleri için cennetten kovulur. Yani dünyaya sürgün edilir. Aslında insanın ilk yaratıldığı dünya dışı alanda ölümsüzlüğü vardı. Dünyaya gönderildi ve süre konuldu. İnsan bunu unuttu ve dünyada kalmak daha uzun yaşamak ve ölümsüz olmak istedi.

Tanrılar denilen soy zaten dünyayı galaksiler arası durak olarak kullandıkları için dünyanın süre zaman kavramının, zaman düzleminin dışında olan yaratımlardır. Yani zamanın üstünde varlıklardır. Dünyanın zamanı dünyanın içinde yaşayanlar için lineer dünyanın dışından bakıldığında spiral şeklindedir. Dünya dışında olan diğer galaktik varlıklar zaman tsunamisine-rüzgarına takılmadıkları için dünyadaki bir süre yıl ay gün saat ne derseniz onlar için bir anlam ifade etmiyor. Onlar için zaman yoktur.

Her şey sadece An ve anlardan ibaret. Dünyanın yüzyılı dünya dışında belki de bir yıl olarak adlandırılabilir. Dolayısıyla zamansızlığı deneyimliyor olabilirler.
İnsan ise bedenli ve bu dünyanın içinde yaşadığı için birde aslında o da yani insan da özde dünya dışı olduğundan bu dünya ve beden uyumsuzluk yaşamakta, insan dünyadaki yer çekimine sıcak ve soğuğa karşı dayanıksız olmakta ve sıcakta ve soğukta bedensel zararlar görmekte yerçekimi ise yaşlandırmaktadır.

İnsan bu kadar onu yoran, çok fazla çabalamasına sebep olan dünyada daha fazla kalmak için neden bu kadar arzu doludur?

Çünkü bu dünyada süreli geldiğini ve süresi sonunda gideceğini tam olarak idrak etseydi, belkide bu dünyadan gitmek için acele edecek ve dünyayı yaşayamayacaktı.

Dünya bütün zorluklarına karşılık çok güzel ve özel olarak yaratılmıştır. İnsanın içine dünya sevgisi konulmuştur. İnsanın tanrılardan farkı dünyada  bu kadar kısa süre içinde çok şeyler yapabilmesi, zeki ve sevgi dolu olmasıdır. Göçüp gideceği bu dünya için sürekli çalışmasıdır. Dünyada bulunduğu sürede bu dünyanın tadını çıkarmakta insanın ödülü olarak verilmiştir.

Bilirsiniz mezarlıklarda ‘’her Can ölümü tadacaktır’’ yazar. Yani insan geldiği ve misafir olduğu dünya hayatında ait olduğu ve geldiği yuvasına geri dönecektir.